GÜNLÜK
-
sebepsiz fırtına
aramakmış oysa sevmek özlemekmiş oysa sevmek. diyor radyomdaki acılara tutunmak şarkısı. bana sorarsanız 2000 küsür yıl geçmesine rağmen henüz acının tarifi yapılmış değil ama sevmek; hiç incinmemek , incitmemek değil , sevmek onarma gayreti, olabilir. bu tanımı yapıyor bu yazının yazarı. bir başka yazar J.Lacan ise , sevmek esas olarak sevilmeyi istemektir. diyor. Altını çizdiğim cümlelerle başladım yine , kenarına not aldığım bölümler , gözyaşımın düştüğü yerler. Anlamaya çalıştım ama bir türlü beceremedim. Anlamaya çalıştıklarımı beceremediğim günlerden. Bu handikapları bir kenara bırakıp melisa çayımı hazırlıyorum. Tanışmak bir an olsa da tanımak sonu olmayan uzunca bir yol. hele de tanımak istediğimiz kişi kendimizse. ancak yol uzun kim bilir? tanımak-bulmak mümkün olabilir.zira…
-
Şubat 10
Gökyüzünden süzülüp dünyaya düşmeye, usulca .
-
Pazartesi
Uyandıktan sonra birkaç kez sağıma ve soluma döndüm.gözlerimi hızla kapattım. perdeden sızan ışık hiç yaşlanmamış; ama ben her sabah dünyayı çağrılmış olmaktan bitkin düşmüştüm.sıkça yaptığım gibi kendimi ikiye ayırdım, bir yanım öbürünü kalkmak için ikna ederken öteki yanım biraz daha yatakta kalmak için diğerine mızmızlanıp durdu.birkaç kez daha döndüm, yorgan bacaklarıma dolandı , sonra vücudumdan sıyrılıp bir kenara kaydı.emeklemeye çalışan bir çocuk gibi yüzüstü döndüm,bir süre de öyle bekledim.ışık, kirlendikçe desenleri değişen küçük ülkemi tamamıyla ele geçirmişti artık.kalktım.Halsiz kalktım. ellerimi beline koyup odanın ortasında rastgele birkaç adım attım. ben bütün rüyalarım ve bütün uykumla birlikte sabaha teslim olmuştum. günaydın dünya. musluğu sola çevirerek açtım ve sıcak su gelinceye kadar aynada…
-
Bir gün hepimiz arkadaşlarımızla son kez saklambaç oynadık ve kimse bunu fark etmedi
Çocuktuk bir zamanlar. En son ne zaman saklambaç oynadığımızı unuttuk. O akşam oldu, ertesi gün büyüdük. Hepimiz taşındık mahallelerden. Kimimiz başka okula gittik, kimimiz şehir değiştirdi. Belki de bu dünyadan göç ettik. Ve sen hâlâ çocuksun…🎈 Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar Bırakıp…
-
KISA
E anlat bakalım , sen nasıl düştün bu sahile ? Uzun uzun anlat ama , acele etme.. bir ömür buradayız nasılsa. Bakımsız sahillerde yatan ve nereden geldiği belli olmayan başıboş nesnelerle konuşur mu insan ? konuştuğunda böyle oluyor . , Bin yıl düşünsem bu kadar güzel tarif edemezdim yüzünü . sana bundan bahsedeyim
-
Sabah sohbeti
Uyanık kalmak zorunda olduğum erken saatler.. Gözlerime sanki kum Serpiyorlar da ben açmaya zorlanıyordum.. Baktığım telefon ekranı gözümün beyaz kısımlarında belirmeye başlayınca ince kırmızı damarlari iyiden iyiye hissettme başladım.. Uyanık kalmalı ve bir şeyler yapmalıydım.internette bir şeyler okuyup bir sayfadan diğerine bakarken bir cümleye denk geldim Yalnızlığını tek kelimeyle anlat ! Yanıtlara baktım, Yalnızlığını en vurucu ya da yaratıcı yazan kişiler birbirini gördükçe yalnız olmadıklarını hissediyorlardı bence.. paylaştıkça azalıyor havası var sayfada. Kimi huzur , olduramamak, hüzün, bağımlılık, kimi basiretsizlik , alışkanlık gibi tanımlamalar yapmış hep bir melankoli var yanıtlarda .. “insan yalnız kalınca özüne dönüyor deniliyorsa insanın Özü melankoli mi yüklü “ Yazmış biri..Yalnızlık neden insanların korktuğu bir şey?…
-
Gizli bir şey kalmadı
Adını bilmediğim kuşlar uçuyor üzerimden. Bu gece havada bir şey var çünkü benden başka her şey aksiyonda . Kedi ile köpek bile barışmış.Hayatta , hayatın her çerçevesinden bakmak insanı tüketiyor. bakmak zorunda kalmak ya da bırakılmak.Her yolculuk ayrı acı birer hikaye dönüşüyor beynimde, içinden çıkamıyorum , içimde boğuluyorum. evimden çıkıp hava almaya giderken hissettiğim heyecan bir anda türlü tuhaflıklara dönüşüyor. Sanırım çıtan belli bir IQ un üzerindeyse hayat gerçekten çekilmez oluyor.Zaman zaman yazdıklarımı okuduğumda çok pesimist algılanabileceklerini düşündüm. benim yazdıklarım sorulardan ziyade çıkarımlardan oluşuyor.(yılların öğrettiği öyle 40-50 değil hani 5-10 senenin tecrübesi) Yaşadığın her şeyin bedelini bütün bedenin ve zihninle ödemeye hazır olmalısın.o nasıl ödedi bilmiyorum belki kişiliğiyle belki vurdumduymazlığıyla belki…
-
Odamda Seyahat!
Söz vermiştim kendi kendime;yazı bile yazmayacaktım.Yazı yazmak da hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. Hırs hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kağıt kalem aldım, oturdum.Ada’nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım.Kalemi yonttum.Yonttuktan sonra tuttum öptüm.Yazmasam deli olacaktım.” S F ABASIYANIK