Anılar

karantina- 5

havale mi geçiriyordum acaba .. havale geçirenler böyle mi olur havale geçiren biriyle yakın zamanda oturup sohbet etmek hiçte fena olmazdı. bu odaya nasıl geldiğime dair çok az şey hatırlıyorum ..

-5 numaraya alacaksınız..! geceye dair hatırladığım nadir diyaloglardan

odamdaki seyahate hoş geldiniz …

sürekli dert yandığımız her fırsatta sitem ettiğimiz bu hayatı sürdürmekteki çabamız ve ısrarımız neden tam olarak neyin peşinde ve nelerin etkisindeyiz hiç düşündünüz mü .. saatler sabahın 5 ini gösterdiği bir gece ateşle uyandığınız bir an da ne demek istediğimi anlayacaksınız .. zihnimin ibadethanesi bu kez yalnız değil …

geceye övgü yazılır mı şimdi , şimdi herkes uykuda bir hemşire çağırsam oda uyumuştur. insan her zaman erken yatmak zorundadır yatılı okullarda manastırlarda ailede cezaevlerinde hastanelerde .. evlilik kurumunda özgür iradeli iki insandan diğeri yatağa biraz geç girse, orada sorunlar baş gösterir.. düzen kurumu her zaman geç yatanı , gece ayakta olanı suçlar erken yatanı değil.. tarih boyunca bize tüm kültürlerde karanlığın kötü güçlerle ilişkisi öğretilmiş .geceyi yaşayan insanlardan, gecede yaşayan insanlardan korkmamız gerektiği anlatıldı.oysaki geceyi ve gündüzü yaşayan insanlar aynı insanlar .kötü insanlar hep gecelerle ilişkilendirildi. oysa geceleri kendimizi özgür hissederiz , gün ışığı içimizdeki teslimiyetçiliği ortaya çıkarır . gece insanlarına hep kuşkuyla bakılır o saatlerde ayakta olan hiç kimse hayırlı bir iş peşinde olamaz ..işte tekinsizlikle özdeşleştirilen geceden hepinize merhaba ..

Neil Postman “düşünmeye iki dakikadan fazla zaman ayıranlar için hiç bir şey açık ve net değildir” diyor .. burada her şey ne kadar bulanık daha güzel anlatamazdım.. son 4 yıldır neredeyse düzenli sağlıklı bir uykum yok üstelik hastanelere de uzak bir hayatım olmadı .. lakin boşluk hiç bu kadar karmaşık olmamıştı. içeriye girenlerin kadın ya da erkek olduğunu anlamakta zorlanıyorum sorularıma cevap alamıyorum günlük serumlar günlük iğneler günlük haplar ne kadar can sıkıcı . insanı ümitsizliğe iten bir süreç…bir sürü dert sıkıntı var dimi şimdi bunları düşünmeye ne yer var ne zaman..

arkadan çok güzel önden çirkin görünen kadına ne denir? bir uçak inip kalkarken ya da asansör hızla hareket ettiğinde ya da bir boşluk hissi oluştuğunda veya birinden hoşlandığınızda karnınızda uçuşan kelebekleri nasıl adlandırırız ? gün boyu merdiven başında ya da cam önünde oturup gelene geçene saydıranlara ne isim verilir .. isa poyraz

çok uzakta insanlar görüyorum sadece yürüyorlar köy gibi bir mahalle var manzaramın açısında .. henüz test sonucumun haberi gelmedi gecikti.. insanın hastanelerde her şeye her şey kadar vakti oluyor .. bulut hafızamdaki fotoğrafları karıştırmaya başladım . fotoğraflar hep aynı. Her şey değişiyor oysa. Hiç durmadan hiç ara vermeden değişiyor. Fotoğrafların böyle bir imkanı var , zamanı durdurabiliyor onlar. Her şey değişirken hep aynı kalabiliyor fotoğraflar.Her nefeste uzaklaşmakta olduğumuz bir anın , anıların hayatımızı bir anı duvarına çivilenmiş halleri hepsi. Ne o dalgın bakışlarız artık , ne o zoraki gülümseyişler . Ne de onların tamamen dışındaki başka bir şey? hangisiyim ben. yıllar öncesinden bugüne bakan o çekingen o utangaç çocukmuyum..öyleyse nerede cebimdeki tasolar oyun kartlarım.. neşeli kahkahalarım… büyümek azaltıyor insanı bir bakıma ..bir yerden sonra istese de çocuk olamıyor artık insan , ne tarafa gideceğini bilemeyen bir delikanlı oluyor . içi pervasızca her tarafa birden gitmek istiyor. istiyor ve zaman gelip geçiyor .. dünyayı kurtarmaya azmeden o ışıl ışıl bakışlı delikanlının kimbilir ne kadar uzağındayım şimdi. zihnimin içindeki her şeye bir parça yorgunluk bulaştı. Peki ya henüz heves tam olarak tükenmemişken içimde , yüzümde günbegün bir yenilgi haritasının belirginleştiği sonraki yıllar.. zordu hayat elbette zordu. bu uzun , ince , kahırlı yoldan , bu dar , daraltıcı geçitten geçerken bütün o güvensiz , tedirgin adımlarla. sonra soruyorum kendime , fotoğraflarımın hangisiyim daha çok ? hangisindeyim en fazla ? hepsi ben miyim bu bakışların ? yoksa hiç biri değil miyim ? sabitlenmiş bütün o anlardan bir parça geldi mi benimle birlikte bugünlere ? zamanın içinde birike birike mi geldim , yoksa eksilerek mi geldim? azalıyor muyum her nefes alıp verdiğimde , yoksa çoğalıyor muyum ..hayatım her geçen gün biraz daha sararıp solgunlaşan fotoğraflarımın biriktiği bir albüm mü? yoksa ben bütün o fotoğraflarda kendinin arayan ve bir daha hiç bulamayan mıyım? nefes almam zorlaşmaya başladı sohbete ara vermem gerekiyor …

…..


Aldığım her nefes damarlarımda enjekte edilen bir morfin gibi beni uyuşturuyor gece üzerimi örttüğüm yorgan yakıyor , yediğim yemek yumruk gibi boğazıma oturuyor.
….
BEN istesem canımı bile sıkarım… sanki yasak meyveyi Yemişim de cennetten kovulmuşum gibi yaşıyorum..

Burada düşünmek için çok fazla zamanın var. tuvaletteki fayanslar dört dikey dört yatay olmak üzere on altı adet ancak beşinci fayans büyük geldiği için muhtemelen dörtte biri ile tamamlanmış. daha küçük fayanslar seçilip daha simetrik görüntü oluşturmak bizim ülkeye has bir disiplin değil diye düşündüm her seferinde . tavanda 12 adet kare var tavanda kusurlar seçiyorum.odamda ofislerde kullanılan perdelerden var. 22 adet çizgilerden oluşan bir yüzü var.ipi ne kadar simetrik çeksem güneş ışığı yinede içeriye giriyor.Gün ağarmadan uyanmadığım neredeyse hiç olmadı. O yüzden böyle bir derdim sabahları pek olmadı. Gün içinde hayallerimi ve planlarımı gerçekleştirememenin vermiş olduğu Üzüntü ve hayal kırıklığıyla, yeni hayaller için yalnız bir şekilde nereye gideceğimi bilmemek üzeri soluğu gün batımına eşlik edip Velud bir geceye doğru yürüyerek Redkit olma yolunda yeni adımlar atıyorum.kendime verdiğim sözlerin üzerinden yıllar geçti küçük hayallerimin kahramanı Ret KİT i örnek almanın cezasını bugün tek başıma ve yalnız bir şekilde yaşayarak ödüyorum . Yaşlanmayı düşünüyorum bu dünyadan yaşadıkça değişen eskiyen yerlerimizi gözümün önüne getiriyorum insan ömrünün gittikçe saçları beyazlar,teni kırışır, beli bükülür, dişleri çürür elleri küçülür buna eklenebilecek çok şey var elbet..sonra bir gün değişmeyecek tek şey gözlerden bahsederim.
Ve sonra hepimiz öleceğiz çağımızın artan gürültüsü dinecek içtiğimiz çayın son yudumuna bir yudum daha ekleyemeyeceğiz her nerede kaldıysak okuduğumuz kitabın,Oracıkta kalacağız öleceğiz ve buna sebep olan şey ister savaş ister virüs olsun farketmez yaşadığımız sürece biraz öyle birazda böyle Öleceğiz.

Ama önce Rüzgârı başka esen güneşi başka doğan yağmuru başka serinleten yerler biliyorum. kendimi yollara vurayım yürümenin hikmetinin sırrına ereyim. bir derviş sabrına kavuşayım bilmediğim sevinçlerle mutlu olayım. Tuzu yoğun bir denizden şöyle akşam serinliği düşmeden çıkayım. Denizin tuzu cildime iyi gelsin güneş ne yaksın ne yakmasın kemiklerim sanki yeniden varolsun.. Öleceğini bilip ölüme inanmadığın için..

böylesine sevilecek bu dünya

yaşadım diyebilmek için …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir