Anılar

canım ananem Gülsüm Hanıma

Etraftan geçen arabaların farları gözüme çarpıyor ve beynimi uyuşturan bir etki gönderiyordu.Düşünceler düşüncelerin peşinden geçip gidiyor bense arasından yakalayabildiğimin üzerine yoğunlaşıyordum.O an sanki bedenim yokmuş sadece beynimin içindekiler varmış gibiydi. Soğuk havalar kendini iyiden iyiye belli etmişti.son baharın sonları kalmamıştı.Bir mevsimin avucunudaydık.Sahilde kendi halimde yürüyordum. Havada is kokusu vardı.hala bazı evlerden çocukluğum tütüyordu sanki.Ve işte o koku beni evimizin arka odasındaki kömür sobasının içinde kül süzdüğümüz yere patatesleri koymamıza, maşanın üzerine dilim ekmekler dizmemize, narenciye kabuklarını sobanın üstünde yakıp evi tatlı ekşi bir kokuya boğmaya kadar götürüyordu. Tüterdi bazen soba, annem sonra tülleri yıkardı.Üstünede çamaşırlık asılırdı soba borusunun.çıtır çıtır olurdu o yeni yıkananlar.biz banyodan çıkmadan önce, annem pijamalarımızı sobanın arka kısmına asar ısıtırdı. işte avucunda olduğum kış soğuğu beni küçüklüğüme götürdü. oysa yürürken beynimde bambaşka şeyler vardı.çok şey. hepsi bu zamandan.anlamadıklarım.Anlam veremediklerim, anlamaya çalıştıklarım ve planlarım, hayallerim.. tam bunların arasına sıkışmıştım ki koku imdadıma yetişti. bazen bir koku dedim sonra.

Zaman geride kaldıkça güzelleşiyor.her biten gün unutulmaya yüz tutuyor , bizlerde o günlere tutunuyoruz .. Kışın yaptığım yürüyüşler bana hep tuhaf hissettirmiştir.Bu yürüyüşlerde çocukluğum var, yarıl yıl tatillerinde ananeme gidişlerim var ona sarılmalarım var. koltukta otururken ayaklarımızın yere deymemesi bizim öylece sallamamız var.Büyüdükten sonra kendime verdiğim en güzel hediye oldu oda yaşantısı. hayatımın belli dönemlerinde farklı sebeplerle yaşamıma giren yazma dürtüsü hep iyi hissettirdi.kendime özlemimi hepten döktü yüzüme, gözüme,gönlüme…

Tüm bunlar Erciş’in akşam saatlerinde oluyor.zihnimin bu kadar derinlere inmesini ve benliğimin buna müsaade edip bariyerlerini kaldırmış olmasını tuhaf bulmuyorum.çünkü ben hep buydum.Aklıma yolculuk yapma isteğim geliyor buna zaman ayıramıyorum ve zamanın gidişini izlemem, ertesi gün bir başka ben olmam ama her vaktin bir zamanı varmış bekliyorum.. Ama şöyle diyorum sonra ; belki onunla aramdaki bu tadımlık ilişki daha güzeldir…Ne mutlu ki gözlerim olmaz denen tüm bunları gördü.güzeldi hala güzel… hayatta kendime ne kadar yaklaşabilirsem o kadar mutlu oluyorum.belkide çoğu insan gibi .. soğukta ayakkabılarım kaldırımlara gire çıka evime gidiyorum.hoşuma gittiğini düşünüyorum bu havanın.üşüdükleri için ellerimin sızlamalarını sevdim sonra da onu sevdim. Eve yalnızca ben girmiş olsam da bir ordu girmiş gibiydi.zihnimle son zamanlarda çok tartıştık. çok yordu beni ben de onu.o yüzden de hep çokmuşum gibi hep kalabalık. sonra bir tütsü yaktım . papatya çayımı demledim bir şeyler okumaya başladım.. Kendime baktım, çayın suyunu koyarken yere düşen saçlarıma anlam vermek istemedim.yalnızca yaşadım çünkü her anlam ya da her anlam arayışı beni delirtecekti. sabah uyandığımda şehir aydınlanmış ve günahlar işlenmeye başlamıştı .mesai erken başlar doğuda .. Kapışılır, yarışılır ve hayat kaçırılır . raconu buydu hayatın. ‘Iskalamak’ .

Evden çıktığımda başımı çevirmemle bir çift kadın ayakkabısı gördüm ve günler sonrası tükenmişiliğim planlarım aklımdan geçenler hepsi tarumar oldu.bir bakışımla oldu işte bunlar.keşke oraya bakmasamıydım diye geçiriyordum aklımdan, yoksa iyiki gördüm de kendimi silkeledim mi? Belki de ikincisi.

Birinin kapısına bir çift ayakkabı bırakılmıştı. Bu ayakkabılar dünyadan göçmüş birine ait demekti.bunu öğrenmiştim küçükken. ben de yıllarca hep bu kişileri düşünüp durdum. bu ayakkabıyla nerelere gitmiştir.gittiği yer onu mutlu etmiş midir. anısı var mıdır, bu ayakkabının ona hediye ettiği diye.. Çocuktum içim ezilirdi. büyüdük, biz büyüdükçe büyüklerimiz daha da büyüdü ve bir gün biz ananemin ayakkabılarınıda koyduk.

Hayatta en çok ananemi sevdim.şu günlerde onunla biraz sohbet edebilseydim ne güzel olurdu. Hayat dolu ince bir kadındı. Ve ben o gidince anladım ki mutluluk esasında ; arkana yaslanıp bir bardak suyu şükrederek içip karşındaki insanla keyif dolu sohbet edebilmekmiş.. Onun deyimiyle
“Nasipse gelir yemenden nasip değilse ne gelir elden . Gülsüm Arabacı” .. 4 Ocak 2019

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir