Anılar

DERT

Büyük babaannem Petek Hanım bundan 16 yıl önce yanımda vefat etti. Son günlerini kaderin cilvesi olsa gerek beraber geçirmiştik. Çalışkan çenesi kuvvetli dedikoduya bayılan bir kadın , birazda huysuzdu.Bir zorunlu yaşlılık muhtaçlığı yanında şahsi bir derdi de yok idi.Ben ise yerini her daim yadırgayan üstelik karanlıktan korkan bir çocuklukta o uyumadan asla uyumazdım.İstisnasız her gece “Allah’ım aklımızı-uykumuzu alma” sözleriyle zikir çektiğine şahit olurdum.Sokak lambası hizasındaki penceresinden öylece “Eh..Petek..” le başlayan dertlenmelerini hatırlıyorum. Benimle değil , evinin önüyle , ölüp giden komşularıyla bazen eşşek arabasıyla ..

Son anları ne hüzünlüydü…

9-10 yaşlarından bu yana iflah olmaz bir gözlemciyim.Bu yüzden gözümün görüp kulağımın duyduğu her şey benim için bir tespit vesilesi.Ve İstisnasız her gün içimden kendime aynı soruyu soruyorum Neden?

Gamsızlığın , sürekli eğlenme arayışının altın çağında havada asılı kalan soru bol. Cevapların yavanlığı biz ‘tuhafları’ iyice eli böğründe bırakıyor, ne gam. Belki de Schopenhauerin dediği gibi ‘büyük acılar , daha önemsizlerin giderilmesini engellediği için iyidir.’ Büyük ( ya da gözümüzde büyüttüğümüz) acılar, tamamıyla bizim sırtımızı büken şahsi, gerçek ve kaçınılmaz acılarımızı gözümüzde küçültür.Büyük acıların mahrumiyeti ise mazallah en küçük dert ve sıkıntılarımızı hatırlatıverir. Eskiler iyi dilek namına “Allah derdini artırsın” dermiş.İnsanı insan yapan , kemale erdiren , onu meşgul eden derdidir çünkü. Herhangi bir konuda derdi olmayan insanı bitkiden ayırmak güçtür . Dertten kasıtsa patates , soğan fiyatından gayrı bir şey elbet , şu ‘mesele’ dedikleri türden .Bir başıma hayatımın önemli bir bölümü odamda yalnız geçtiğinden , dert sohbetleri adına karşıma çıkan herkesle sohbet etmeye çalışıyorum . Her konuşma bir noktada cezaevinde bayram görüşmesi halini alıyor. Herkes dertli. Öyle böyle değil üstelik..

İki tür dert vardır derler : gerçek olanlar ve türetilenler. Şüphesiz duygusal hikayelerin altında yaşamak dertlidir. Ama bunu onkoloji koğuşunda kemoterapi sonucu bekleyen bir kanser hastasına dert diye anlatabilir miyim?

Sonunda kesinlikle ölüm olan bir hayatta dertlerle gamlanmak , en az mutluluk peşinde koşmak kadar beyhudedir belki de.

Allah dert verip derman aratmasın yine de.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir